Ben Mears, uzun yıllar sonra çocukluğunun geçtiği Salem kasabasına geri döner. Bu kasaba, Ben'in içinde hep özel bir yere sahip olmuştur. Ancak, Salem'e geri dönmesiyle birlikte kasabada tuhaf şeyler yaşanmaya başladığını fark eder. İnsanlar birer birer ortadan kaybolur ve bazıları ise gece saatlerinde garip davranışlar sergiler. Ben, bu durumun ardında vampirlerin olduğunu kısa sürede anlar. Salem, tehlikeli bir vampir istilasının pençesine düşmüştür ve bu durum hiç de şaka kaldırır türden değildir!
Ben, bu tehdit karşısında yalnız başına hareket edemeyeceğini bilir. Hemen çevresindeki insanları bu korkunç duruma karşı uyarır. Vampirler, kasabanın dört bir yanını sarmışken, Ben, kasabada güvendiği birkaç kişiyi bu zorlu mücadeleye katılmaya ikna eder. Herkes korkmuştur, ama başka çare yoktur. Kasabanın sakinleri ya bu karanlık güçlere karşı duracak ya da tamamen yok olacaklardır. Ben, liderlik vasfıyla bu küçük ama kararlı gruba umut verir. Onlara cesaret aşılarken, aynı zamanda vampirlerle mücadele etmek için planlar yapar. Geceleri daha da tehlikeli hale gelen Salem'de, gündüzleri vampirlerin saklandığı yerleri bulmak ve yok etmek için harekete geçerler.
Bu sırada, vampirlerin gücü her geçen gün artar. Ancak Ben ve ekibi pes etmeye niyetli değildir. Salem'i bu karanlıktan kurtarmak için her türlü riski göze alırlar. Aralarındaki bağ güçlenir, birbirlerine olan güvenleri artar. Vampirlere karşı verilen bu mücadele, sadece kasabanın kurtuluşu için değil, aynı zamanda onların insanlıklarını koruma çabasıdır. Sonuçta, korkunun üstesinden gelmek ve karanlığa karşı savaşmak her zaman cesaret ister. Ben ve arkadaşları, bu cesareti gösterir ve Salem'i yeniden huzura kavuşturmak için ellerinden geleni yapar.