Elena, Parkinson hastalığına rağmen kızının gizemli ölümünü çözmek için kararlılıkla harekete geçer. O, bu yolda asla vazgeçmez! Gün geçtikçe daha da zorlaşan hastalığı, hareketlerini kısıtlasa da, içindeki güçlü anne sevgisi ve adalet arayışı onu motive eder. Elena, kızının ölümünü sıradan bir olay olarak kabul edemez. Bu yüzden, bütün olumsuzluklara rağmen kendi araştırmasını başlatır. Kafasındaki soruların cevaplarını bulmadan huzur bulamayacağını bilir. Elena, belki de çoğu kişinin kaçınacağı bu zorlu yolda, inanılmaz bir cesaretle ilerler.
Araştırma sürecinde karşılaştığı zorluklar, bazen onun sabrını zorlar. Ama ne olursa olsun, kızına duyduğu derin sevgi, onu vazgeçmekten alıkoyar. Çünkü Elena biliyor ki, kızının ölümündeki sır perdesini aralayabilirse, belki de hem kendisi hem de kızı için bir nebze de olsa huzur bulabilecektir. Bu süreçte, insanların olaylara nasıl yüzeysel baktıklarını, adaletin bazen ne kadar uzak olabileceğini ve gerçeği bulmanın zorluklarını deneyimler. Elena, karşısına çıkan her engeli bir şekilde aşmaya çalışır. Bazen bedenindeki güç azalır, bazen de zihnindeki karışıklık onu yorabilir. Ama bu zorluklar, onun yolunu değiştirmesine asla neden olmaz.
Elena, bu karmaşık yolculukta yalnız olsa da, içindeki cesaret ve sevgi onu ayakta tutar. Her adımda biraz daha ilerler, her cevapla biraz daha güçlenir. Bu yolculuk ona sadece kızının ölümünün ardındaki gerçeği değil, aynı zamanda kendi sınırlarını da öğretir. Gerçeklerin peşinde, korkularıyla yüzleşir ve sonunda, tüm engellere rağmen insanın iradesiyle neler başarabileceğini bir kez daha gösterir. Elena'nın hikayesi, umudun ve sevginin her şeyin üstesinden gelebileceğini kanıtlayan dokunaklı bir mücadele öyküsü sunar.