Kimsenin konuşmadığı, sessizliğin hüküm sürdüğü bir dünyada, Azrail adında genç bir kadın yaşam savaşı verir. Günlerce süren tutsaklıktan sonra nihayet bir kaçış fırsatı bulur ve hiç tereddüt etmeden peşine düşenlerden uzaklaşır. Bu sırada dindar ve sert bir kadın, Azrail'in izini sürer. Azrail, peşindeki bu kadından kurtulmak için ormanın derinliklerine doğru koşar. Ancak kaçış o kadar da kolay olmaz, çünkü liderleri oldukça acımasızdır ve her ne pahasına olursa olsun onu yeniden ele geçirmek isterler.
Azrail'in yakalanması, kendisini daha büyük bir tehlikeyle yüz yüze bırakır. Onu bekleyen kader ise liderlerinin hiç acımadığı ve karanlık niyetlerinin merkezinde yer alan bir kurbandır. Kadim bir kötülüğü yatıştırmak için Azrail'in feda edilmesi gerekmektedir. Ormanın derinliklerinde yer alan ve gizemli bir güce sahip bu kötülük, halk arasında korkuyla anılan bir varlıktır. Onu yatıştırmak, çevredeki topluluğun güvenliği için zorunlu kabul edilir. Bu yüzden Azrail'in kaçışı sadece kendi hayatı için değil, tüm toplumun düzeni açısından büyük bir tehdit oluşturur.
Ancak Azrail, teslim olmak istemez. Her ne kadar bu zor duruma düşse de, inancı ve yaşam arzusu onu pes ettirmeyecek kadar güçlüdür. Ormandaki tehlikelerle, sert liderlerle ve kadim güçlerle mücadele ederken, Azrail bir yandan da kendi içindeki cesareti keşfeder. Bu sessiz dünyanın içinde, hayatta kalmanın ve özgürlüğe ulaşmanın tek yolu kendi sınırlarını zorlamaktan geçer. Azrail, her adımda ne kadar yalnız olsa da, bir yandan da kaderine meydan okumanın ve özgür olmanın ne demek olduğunu anlamaya başlar. Yaşadığı bu zorlu deneyim, onun sadece hayatta kalma değil, aynı zamanda korkularını aşma hikayesidir.