Elodie, güzel bir prenses, yakışıklı bir prensle evlenmek üzere hazırlıklara başlar. Bu evlilik ona bir peri masalı gibi gelir; çünkü hem krallığının huzuru sağlanacak hem de kendisi için yeni bir hayat başlayacaktır. Ama işler hiç de düşündüğü gibi gitmez. Elodie, kraliyet ailesinin, onu antik bir borcu ödemek için seçtiğini öğrenir. Evet, yanlış duymadınız. Zavallı Elodie, ateş püskürten, kocaman bir ejderhaya kurban edilmek üzere seçilmiştir!
Ejderhaya kurban olarak sunulacağını öğrendiğinde Elodie'nin dünyası adeta başına yıkılır. Bu, peri masallarında anlatıldığı gibi bir düğün değil, tam anlamıyla bir kabustur! Mağaraya atıldığında, etrafı karanlık ve ürkütücüdür. Korku içinde ne yapacağını düşünmeye başlar. Ama prenses Elodie, pes etmeye hiç niyetli değildir. Kendini savunmak için zekasına ve iradesine güvenmesi gerektiğini anlar. Çünkü başka bir yardım yoktur. Kendi başına, bu zorlu sınavdan çıkmanın bir yolunu bulmak zorundadır.
Elodie, mağarada geçirdiği her anı, ejderhadan nasıl kurtulabileceğini düşünerek değerlendirir. Ejderha, devasa boyutları ve korkutucu bakışlarıyla tam karşısındadır. Ama prenses korkusuna yenilmez. Mağaranın her köşesini dikkatlice inceler ve ejderhadan saklanmanın yollarını bulmaya çalışır. Ayrıca mağaranın çıkışını ararken, küçük ama önemli ayrıntılara dikkat eder. Bu süreçte Elodie, sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel olarak da büyür. Ejderha ona yaklaşırken bile soğukkanlılığını korumaya çalışır. O an, hayatta kalmanın sadece kas gücüne değil, aynı zamanda akıl ve cesarete de dayandığını anlar.
Elodie'nin hikayesi, küçük bir çocuğun bile anlayabileceği kadar basit ama etkili dersler barındırır: Korkularımızla yüzleşmeli, zor zamanlarda pes etmemeli ve her durumda çözüm bulmaya çalışmalıyız. Cesaret ve akıl, bizi en zor anlarda bile kurtarabilir.