Tam Bir Centilmen, izleyicileri karmaşık ama içten bir serüvene davet ediyor. Baş kahramanımız, çekiciliğiyle herkesin gözlerini üzerine çeken bir adam. Bir jigolo olarak hayatını kazanıyor ama bu hayat pek de kolay sayılmaz. Her gün farklı insanlarla karşılaşmak ve bu işin gerekliliklerini yerine getirmek her zaman eğlenceli olmuyor. Tam da bu noktada, her şey altüst oluyor. Çünkü bu yakışıklı adam, işine dahil olmayan bir duyguyla karşılaşıyor: Aşk!
Bir gün, bu adam bir kadınla tanışıyor ve bu kadın onda bir şeyleri değiştiriyor. Dışarıdan bakıldığında sıradan bir aşk hikâyesi gibi görünebilir ama aslında değil. Bu kadın, jigolomuzun daha önce keşfetmediği derin duygularını uyandırıyor. İlk kez, hayatında ne istediğini gerçekten düşünmeye başlıyor. Bu kadın ona sadece aşık olmayı değil, aynı zamanda hayatta neyin önemli olduğunu da gösteriyor. Sevgi, şefkat, bağlılık gibi duygular onun hayatında hiç bu kadar yer almamıştı.
Bu durum, işini sürdürmesini zorlaştırıyor. Eskiden kolayca yaptığı şeyler artık zor geliyor. Kalbinde yeni bir his var ve bu his ona "Gerçekten bu hayatı yaşamak istiyor muyum?" sorusunu sorduruyor. Öncelikleri değişiyor, istekleri değişiyor, hatta kendine olan bakışı bile değişiyor. Bu serüvende, karakterimizin yaşadığı değişimi izlemek heyecan verici. Jigolomuz, artık sadece yüzeyde bir cazibe değil; derinlerde saklı, gerçek isteklerini ve ihtiyaçlarını keşfetmeye çalışan bir insan haline geliyor. Belki de gerçek centilmenlik, insanın kendine dürüst olması ve kalbinin sesini dinlemesidir, kim bilir?