1965 yılı, New York'ta heyecan verici bir dönemi ifade eder. O yıllarda, genç bir dansçı hayallerinin peşinde koşar ve büyük bir azim gösterir. Ancak bir gün, beklenmedik bir olay her şeyi altüst eder. Dansçı, ciddi bir sakatlık geçirir ve bu olay, onun tüm hayatını kökten değiştirir. Bu sakatlık, onu sahnelerden uzaklaştırır. Fakat o pes etmez! Mücadelesini bırakmaz ve yeniden ayağa kalkmak için tüm gücüyle çabalar. Onun bu çabası, cesaretin ve direncin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serer.
New York'ta yaşadığı apartman ise oldukça sıradışıdır. Bu apartmanda neler yaşanmadı ki! Rosemary adında biri, bu binaya taşınmadan önce apartmanda birçok gizemli olay yaşanır. Apartmandaki insanlar, tuhaf sesler duyar, beklenmedik anlarda ortaya çıkan gölgeler görür. Rosemary'nin taşınmasından hemen önce bu olaylar daha da artar. Apartmanın 7A numaralı dairesi ise sanki bu olayların merkezi gibidir. Orada yaşananlar, herkesi tedirgin eder. İnsanlar bu dairenin sırlarını çözmek için uğraşırlar, ama her seferinde yeni bir gizemle karşılaşırlar.
Genç dansçının hikayesi ve 7A numaralı dairede yaşananlar, izleyicilere korku, gerilim ve umut dolu anlar sunar. Dansçının mücadelesi ve apartmandaki gizemler, insanın hayatta karşılaştığı zorluklara rağmen nasıl dimdik ayakta kalabileceğini gösterir. Hem sakatlıkla mücadele eden dansçı hem de gizemli apartman, birbirine paralel ilerleyen iki farklı hikaye sunar. Bu hikayeler, izleyicilere hem cesareti hem de bilinmeyenin korkutuculuğunu anlatır. İşte "Apartment 7A", izleyicileri bu iki hikaye etrafında birleştirir ve onlara unutulmaz bir deneyim yaşatır. Bazen korkutucu, bazen de umut dolu bu hikaye, izleyen herkesin kalbine dokunur.